2025 yılı, şirketlerin hisse senedi geri alımları (stock buybacks) açısından rekor bir yıl olarak tarihe geçti. 10 Eylül 2025 itibarıyla, X platformunda paylaşılan verilere göre, Ağustos 2025 sonuna kadar açıklanan geri alım programlarının toplam değeri 1 trilyon doları aştı. Bu makale, Cata Paul (@CataPaul2) tarafından paylaşılan ve 2025’in en büyük hisse senedi geri alımlarını sıralayan bir X gönderisini temel alarak, bu trendin boyutlarını, ekonomik etkilerini ve ortaya çıkan tartışmaları incelemektedir.
Cata Paul’un paylaştığı verilere göre, 2025 yılında teknoloji, finans ve seyahat sektörlerinden önde gelen şirketler hisse geri alımlarında başı çekiyor:
Bu liste, teknoloji devlerinin (Apple, Alphabet, NVIDIA) yanı sıra finans sektörünün büyük oyuncularının (JPMorgan, Goldman Sachs, Bank of America) bu stratejiyi agresif bir şekilde benimsediğini gösteriyor. Toplamda 1 trilyon dolarlık bir rakam, şirketlerin ellerindeki nakit fazlasını piyasaya geri döndürmek için kullandığı bir dönemin habercisi.
Hisse senedi geri alımları, şirketlerin kendi hisselerini piyasadan satın alarak dolaşımdaki hisse sayısını azaltması ve bu yolla hisse başına kazancı (EPS – Earnings Per Share) artırması anlamına gelir. Ancak bu strateji, farklı paydaşlar arasında hem olumlu hem de olumsuz tepkilere yol açıyor:
Hisse geri alımları, özellikle yöneticilerin bu süreçte kendi hisselerini satma eğiliminin artması (SEC Komiseri Robert Jackson Jr.’ın araştırmasına göre geri alım duyurusundan sonra iç satışlar beş kat artıyor) nedeniyle etik sorular doğuruyor. Uzmanlar, şirketlerin nakit fazlasını araştırma-geliştirme, iş yaratımı veya altyapı yatırımları gibi uzun vadeli projelere yönlendirmesi gerektiğini savunuyor. 2023’te yürürlüğe giren %1’lik federal vergi, bu uygulamayı sınırlamaya yönelik bir adım olsa da, etkileri henüz tartışma konusu.
2025’te hisse senedi geri alımları, şirketlerin finansal stratejilerinde önemli bir yer tutuyor. Apple, Alphabet ve JPMorgan gibi devlerin 1 trilyon doları aşan geri alımları, bu trendin hızını gözler önüne seriyor. Ancak, bu stratejinin kısa vadeli kazançlar sağlarken uzun vadeli ekonomik büyümeyi baltaladığına dair endişeler artıyor. Politikacılar ve ekonomistler, gelir eşitsizliğini azaltmak ve şirketleri sürdürülebilir yatırımlara teşvik etmek için yeni düzenlemeler üzerinde çalışabilir. Gelecekteki gelişmeler, bu dengeyi nasıl kuracağımıza bağlı olacak.
Veri analizi ile raporlama süreçlerinde yenilikçi yaklaşımlar benimseyerek sürdürülebilir iş modelleri oluşturuyorum. Bilişim sektöründeki gelişmeleri ve pazarlama stratejilerindeki yenilikleri yakından takip ediyorum. Bilgi ve deneyimlerimi paylaşmaktan keyif alıyor, blog yazılarıyla sektöre katkıda bulunuyorum.